24 Aralık 2010 Cuma

osmanlı devleti derin tarihi: osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisa...

osmanlı devleti derin tarihi: osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisa...: "osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisahlari,osmanli vezirleri,osmanli devleti derin tarihi hakkinda hersey - vahdettin han kosku..."

osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisahlari,osmanli vezirleri,osmanli devleti derin tarihi hakkinda hersey - vahdettin han kosku

osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisahlari,osmanli vezirleri,osmanli devleti derin tarihi hakkinda hersey - vahdettin han kosku

osmanlı devleti derin tarihi: osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisa...

osmanlı devleti derin tarihi: osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisa...: "osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisahlari,osmanli vezirleri,osmanli devleti derin tarihi hakkinda hersey - osmanli kurulus don..."

osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisahlari,osmanli vezirleri,osmanli devleti derin tarihi hakkinda hersey - osmanli kurulus donemi sadrazamlari(vezir-i azam)

osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisahlari,osmanli vezirleri,osmanli devleti derin tarihi hakkinda hersey - osmanli kurulus donemi sadrazamlari(vezir-i azam)

osmanlı devleti derin tarihi: osmanli devleti viyana kusatmasi

osmanlı devleti derin tarihi: osmanli devleti viyana kusatmasi: "I. Viyana Kuşatması, 27 Eylül-16 Ekim 1529 tarihlerinde Avusturya Arşidüklüğü'nün başkenti Viyana'nın Kanuni Sultan Süleyman komutasındaki..."

osmanlı devleti derin tarihi: osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisa...

osmanlı devleti derin tarihi: osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisa...: "osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisahlari,osmanli vezirleri,osmanli devleti derin tarihi hakkinda hersey - osmanli haremin giz..."

osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisahlari,osmanli vezirleri,osmanli devleti derin tarihi hakkinda hersey - osmanli haremin gizli dunyasi

osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisahlari,osmanli vezirleri,osmanli devleti derin tarihi hakkinda hersey - osmanli haremin gizli dunyasi

23 Aralık 2010 Perşembe

osmanlı devleti derin tarihi: osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisa...

osmanlı devleti derin tarihi: osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisa...: "osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisahlari,osmanli vezirleri,osmanli devleti derin tarihi hakkinda hersey - Osmanli Resim Galer..."

osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisahlari,osmanli vezirleri,osmanli devleti derin tarihi hakkinda hersey - Osmanli Resim Galerisi - Osmanli Nakisleri

osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisahlari,osmanli vezirleri,osmanli devleti derin tarihi hakkinda hersey - Osmanli Resim Galerisi - Osmanli Nakisleri

osmanlı devleti derin tarihi: osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisa...

osmanlı devleti derin tarihi: osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisa...: "osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisahlari,osmanli vezirleri,osmanli devleti derin tarihi hakkinda hersey - Osmanli Resim Galer..."

osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisahlari,osmanli vezirleri,osmanli devleti derin tarihi hakkinda hersey - Osmanli Resim Galerisi - osmanli silahlari

osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisahlari,osmanli vezirleri,osmanli devleti derin tarihi hakkinda hersey - Osmanli Resim Galerisi - osmanli silahlari

22 Aralık 2010 Çarşamba

osmanlı devleti derin tarihi: osmanli devleti viyana kusatmasi

osmanlı devleti derin tarihi: osmanli devleti viyana kusatmasi: "I. Viyana Kuşatması, 27 Eylül-16 Ekim 1529 tarihlerinde Avusturya Arşidüklüğü'nün başkenti Viyana'nın Kanuni Sultan Süleyman komutasındaki..."

osmanli devleti viyana kusatmasi

I. Viyana Kuşatması, 27 Eylül-16 Ekim 1529 tarihlerinde Avusturya Arşidüklüğü'nün başkenti Viyana'nın Kanuni Sultan Süleyman komutasındaki Osmanlı ordusu tarafından kuşatılmasıdır. Başarısız olan kuşatma sonucunda kale alınamamış ve Osmanlı ordusu İstanbul'a geri dönmüştür.


1526 Mohaç Meydan Muharebesi sonrasında Budin'in Osmanlı Devleti tarafından ele geçirilmesinin ardından, savaşa katılmamış olan Erdel voyvodası János Szapolyai Macar kralı olarak taç giymişti. Kanunî Sultan Süleyman 16 Ekim 1526'da Macaristan tacını Szapolyai'ye veren târihî fermanını imzaladi. Mohaç Savaşı öncesinde kral II. Lajos dolayısıyla Macaristan ile bağlantılı olan, ancak savaş sonrasında Osmanlı ordularının girmedigi Bohemya, Moravya, Slovakya ve Silezya gibi ülke ve bölgeler ise, II. Lajos'un karısının ve Kutsal Roma-Germen İmparatoru Şarlken'in kardesi olan Avusturya arşidükü Ferdinand'da kaldi. Kanunî Sultan Süleyman İstanbul'a döndükten sonra harekete geçen Ferdinand, Pressburg'da Osmanlilara karsi olan asillerden tesekkül ettirilmis bir diet meclisi toplayarak kendini Macaristan ve Bohemya kralı ilan ettirdi. Bu olay, Macaristan'da egemenlik için Osmanlı-Avusturya rekabetini başlattı. Kanunî Sultan Süleyman, Mohaç zaferi sonrasında fethedilen geniş Macar topraklarının Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu ile bağlantılı bir hükümdarın eline geçmesine müsâde edemezdi. Bu durum, bölgedeki güçler dengesinin Osmanlı Devleti aleyhine bozulmasına yol açabilirdi.

osmanli devleti viyana kusatmasi
Ağabeyi Habsburg İmparatoru Şarlken'in de desteğini alan Ferdinand, Osmanlı ordusu geri döndükten sonra saldırıya geçti ve Tokaj meydan muharebesinde Szapolyai'yi yenerek Budin'i ele geçirdi. Lehistan'a kaçan Szapolyai Osmanlı Devleti'nden yardım istedi. Kanunî Sultan Süleyman sefer hazırlıklarıyla meşgulken, Macaristan'dan fethedilen arazinin geri verilmesi karşılığında barış yapmak isteğiyle Ferdinand'in elçileri geldi. Fakat Habsburgları Macaristan'dan çıkarmak, Ferdinand'a gözdağı vermek, Habsburg ordusunu yakalayıp yok etmeyi amaçlayan Kanunî Sultan Süleyman, o zamanın âdetleri gereği elçileri tevkif ettirdi. Hazırlıklarını tamamladıktan sonra serbest bırakıp savaş için yola çıktığı haberiyle Ferdinand'a gönderdi.

osmanli devleti viyana kusatmasi
10 Mayıs 1529'da İstanbul'dan yola çıkan Kanuni Sultan Süleyman 20 Haziran'da Sofya'ya ve 18 Agustos'da Mohaç ovasına ulastı. Szapolyai de 6000 Macar askeri ile orduya katıldı ve burada padişahın elini öptü. Eylül'de Budin'i kuşatan Kanuni Sultan Süleyman, teslim teklifinin reddedilmesi üzerine şiddetli bir muhasara savaşına başladı. 8 Eylül'de Budin kalesinin kapılarından biri ele geçirilip genel hücum başlatılınca, ümit kalmadığını anlayan müdâfiler, hayatlarina dokunulmamak şartıyla kaleyi teslim ettiler. Kısa zamanda gösterilen bu muvaffakiyet karsisinda, Osmanli hâkimiyetine daha fazla karşı duramayacağını anlayan Bogdan voyvodasi IV. Petru Rareş de ordugâha gelerek bir tâbiiyyet antlaşması imzaladı. Elbasan sancakbeyi Hasan Bey'i Budin'de muhafız bırakan Kanunî, 12 Eylül'de Macar taht şehrinden ayrılıp Viyana üzerine yürüdü. Bu arada Ferdinand'in adamları tarafından kaçırılmak üzereyken İzvornik sancakbeyi Sultanzâde Bâli Bey'in ele geçirdigi Macar kraliyet tacı, yeniçeri sekbanbaşısı tarafından Szapolyai'ye giydirildi.

Budin kalesinin fethinden sonra Osmanlı ordusu Avusturya üzerine yürüdü. Kanuni'nin esas amacı şehri fethetmek değil, Avusturya'ya gözdağı vermekti.
Kuşatma

viyana kusatmasi
Kanunî Sultan Süleyman, 22 Eylül'de Avusturya sınırını geçti. Ertesi gün Bâli Bey'in kardeşi Semendire sancakbeyi Sultanzâde Mehmed Bey, Alman öncü kuvvetlerinin büyük bir kısmını Viyana'nin on bes kilometre güneydogusundaki Bruck kasabasi yakınlarinda imha etti. Esir edilen Alman kuvvetleri komutani Christophe Von Zedlitz ve alti general Sultan'a gönderildi. 27 Eylül'de Viyana önlerine gelen ordu-yi hümâyûn, Avusturya Arşidüklüğü'nün başkentini muhasaraya başladı.

Kanunî Sultan Süleyman, 120.000 (Türkleri, Sırplar, Rumenler) kisilik bir orduyla Budin'den ayrilip Viyana üzerine yürüdügü haberi duyulunca, sâdece Avusturya ve Almanya'da degil, bütün Avrupa'da bir korku baslamis, Osmanlı ilerlemesi karşısında, o sırada had safhada olan mezhep mücâdeleleri bile bir tarafa bırakılarak, Viyana'ya yardım seferi başlatılmış ve Avrupa'nin her yerinden muhtelif milletlere mensup yardım kuvveti gelmeye baslamıştı. Muhâsaradan biraz evvel bu kuvvetlerin büyük bir kismi kaleye yerleşmisti. Ferdinand şehri terkederek kaçmış, yerine ihtiyar ve tecrübeli bir asker olan Kont Nicolos Von Salm'i kale komutanı olarak bırakmıştı. Müdâfaa hazırlıklarına baslayan Kont Salm de, Türk ordusu gelmeden Viyana yakinlarindaki mahalleleri tamamen yakıp yıkmış, birinci istihkâm hattindan yirmi adim içerde ikinci bir istihkâm insâ etmiş, Tuna sahillerine kazıklar diktirerek müdâfaa için gerekli tedbirleri almıştı. Osmanli humbaracılarinin yakıcı te'sirlerinden korunmak için evlerin ahsap çatılarını yıktırmış, top güllelerinin tesirini azaltmak için de, sokakların kaldırımlarını söktürmüştü. Ayrica iki ay yetecek kadar erzak temin edip, şehirdeki sivil halkı dışarı çıkarmıştı.

Kanunî Sultan Süleyman, Viyana'ya gelirken hiç bir zaman kaleyi alma gayesini gütmemis, istedigi zaman bunu gerçeklestirebilecegini göstererek göz dağı vermek istemişti. Üstelik yeni fethedilmis olan Macaristan'da idare tam olarak yerleşiklik kazanmadan Viyana'nin da alinip askerin çok genis bir alana yayilmasi, stratejik bakımdan hatalı olurdu. Kışın yaklaşmasina ve kale çevresinin yoğun yağmurlar sebebiyle bataklık hâline gelmiş olmasına aldırmadan kaleyi kuşatmıştı.

Kaleyi muhasaraya baslayan Kanunî Sultan Süleyman, on yedi gün boyunca döverek, şehrin surlarını iyice tahrip etmisti. Bu sırada bir Osmanli güllesinin isâbetiyle kale komutani Kont Salm de öldürülmüstü. Bununla birlikte kuşatma uzuyor; kış aylarının tahrip edici etkisi ve beklenen top mühimmatının gecikmesi Osmanlı ordusu için kuşatma şartlarını zorlaştırıyordu. Çevreden aldigi istihbaratlar sonunda Viyana'ya yüzelli kilometre uzaktaki Linz'de bir Alman ordusunun toplandığı anlaşılınca, Kanunî, orduya muhasarayi kaldırma emrini verdi. Aynı zamanda çesitli beyler kumandasındaki akınci kuvvetlerini akına göndererek, Avusturya, Güney Almanya (Bavyera), Moravya, Bohemya, Yukarı Macaristan (şimdiki Slovakya), Silezya ve Slovenya gibi Habsburg'lara bağlı ülkelerde saldırılar düzenletti. 16 Ekim'de Viyana önlerinden hareket eden ordu-yı hümâyûn, 25 Ekim'de Budin'e, 16 Aralık'ta da İstanbul'a döndü.

osmanlı devleti derin tarihi: osmanli devleti aksemseddin

osmanlı devleti derin tarihi: osmanli devleti aksemseddin: "AKŞEMSEDDÎN İstanbul’un manevî fâtihi ve büyük velî. İsmi Muhammed bin Hamza olup, lakabı Akşeyh’dir. Evliyânın büyüklerinden Şihâbüddîn Sü..."

osmanli devleti aksemseddin

AKŞEMSEDDÎN
İstanbul’un manevî fâtihi ve büyük velî. İsmi Muhammed bin Hamza olup, lakabı Akşeyh’dir. Evliyânın büyüklerinden Şihâbüddîn Sühreverdî’nin neslinden olup, nesebi hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk”a ulaşır. Hacı Bayram-ı Velî’nin, ona; “Beyaz (ak) bir insan olan Zeyd’den, insan cinsinin karanlıklarını söküp atmakta güçlük çekmedim” demesi sebebiyle, Akşemseddîn lakabı verilmiştir. Riyazet sebebiyle benzinin solması, saçının-sakalının ağarması ve ak elbiseler giymesinden dolayı Akşemseddîn denildiği de rivayet edilmiştir. 1390 senesinde Şam’da doğdu.


Akşemseddîn, küçük yaşta Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Yedi yaşında babası ile Anadolu’ya gelip, Amasya’nın Kavak nahiyesine yerleşti. Velî ve büyük bir âlim olan babası vefât edince, tahsîllne devam ederek genç yaşta zamanın naklî ve aklî ilimlerini tahsil etti.

Zekî ve kabiliyetli bir zât olan Akşemseddîn, akranlarından daha üstün derecelere kavuştu, ilim tahsîlini tamamladıktan sonra, Osmancık’da müderris oldu. Günün belli saatlerinde ders veriyor, diğer zamanlarında nefsinin terbiyesi ile meşgul oluyor ve takva üzere bulunuyordu. Yüksek ahlâk sahibi idi. Bulunduğu yerde hâllerini bilenler ona, zamanın büyük velîsi Hacı Bayram-ı Velî hazretlerine gitmesini tavsiye ettiler. Ankara’ya giderek Hacı Bayram-ı Velî ile görüştü ise de talebesi olamadı. 1436 senesinde meşhûr velî Şeyh Zeynüddîn’e talebe olmak için Haleb’e giderken, yolculukta gördüğü rüya üzerine Hacı Bayram-ı Velî’nin yanına gitmek üzere geri döndü. Ankara’ya varınca, tarlada bulunan Hacı Bayram-ı Velî’nin yanına gitti ise de iltifat görmedi. Hacı Bayram-ı Velî, bir süre sonra talebeleriyle yemek yemeğe başladı. Akşemseddîn, yemek sırasında, köpeklerin önüne konan yemekten yiyince, Hacı Bayram-ı Velî onun bu tevâzuuna dayanamayarak; “Köse! Kalbimize girdin, gel yanıma” diyerek iltifatta bulundu. Akşemseddîn buna çok sevinerek, kendini onun irfân meclisine verdi. Tasavvuf yolunun bütün inceliklerini öğrendi ve Hacı Bayram-ı Velî’den icâzet (diploma) aldı.


Akşemseddîn, aynı zamanda tıb ilminde de kendini yetiştirdi. Bilhassa bulaşıcı hastalıklar üzerinde çalıştı. Bu konuda yaptığı araştırmalar sonunda; “Hastalıkların insanlarda birer birer ortaya çıktığını sanmak yanlıştır. Hastalıklar, insandan insana bulaşmak suretiyle geçer. Bu bulaşma, gözle görülemeyecek kadar küçük fakat canlı tohumlar vâsıtası ile olur” kanâatına vardı. Aynı zamanda hekim olan Akşemseddîn, bundan beş yüz sene önce mikrobun tarifini yapmış, her türlü hastalığı, gözle görülemeyecek kadar küçük canlıların yaptığını, Pasteur’ün, teknik âletler sayesinde, Akşemseddîn’den dört asır sonra varabildiği neticeyi dünyâda ilk defa haber vermiştir. Akşemseddîn, aynı zamanda ilk kanser araştırmacılarındandır. O devirde Seratan denilen bu hastalıkla çok uğraşmış ve sadrâzam Çandarlı Halîl Paşa’nın oğlu kazasker Süleymân Çelebi’yi tedâvî etmiştir. Ayrıca hangi hastalıkların, hangi otlardan hazırlanan ilâçlarla tedâvî edileceğini çok iyi bilirdi.

Akşemseddîn, bir çok talebe yetiştirmiştir. Bunlar arasında, zahirî ve bâtınî ilimleri bilen yedi oğlu da vardı. Oğulları; Muhammed Sa’dullah, Muhammed Fazlullah, Muhammed Nûrullah, Muhammed Emrullah, Muhammed Nasrullah, Muhammed Mîr’ul-Hudâ ve Muhammed Hamîdullah’dır. Halîfeleri ise; Muhammed Fazlullah, Harizat-üş-Şâmî Mısırlıoğlu, Abdurrahîm Karahisârî, Muslihuddîn İskilîbî ve İbrâhim Tennûrî’dir.

Osmanlı sultânı ikinci Murâd Han, Hacı Bayram-ı Velîyi son derece sever ve Edirne’ye geldiğinde sık sık sohbetlerinde bulunurdu. Ona bir gün İstanbul’un fethi hakkında soru sorunca, Bayram-ı Velî; “Allahü teâlâ ömrünüzü ve devletinizi ziyâde etsin. Yalnız, İstanbul’un alındığını ne sen ne de ben görebileceğiz” dedi. Sonra, bir köşede oynayan Şehzâde Mehmed (Fâtih) ile hizmet için kapı eşiğinde bekleyen Akşemseddîn’i göstererek; “Ama şu çocukla, bizim köse görürler” buyurdu. Sultan Mehmed Han, muhteşem ordusu ile İstanbul’u fethe çıktığında, Akşemseddîn, Akbıyık Sultan, Molla Fenârî, Molla Gürânî, Şeyh Sinân gibi meşhur âlim ve velîler, talebeleriyle birlikte orduya katılmışlardı. Orduya ayrı bir şevk ve azim veriyorlardı. Akşemseddîn, fetih sırasında Sultân’a gerekli tavsiyelerde bulunarak yeni müjdeler veriyordu. Sultân’ın isteği üzerine ve Allahü teâlânın izni ile fethin ne gün olacağını bildiren Akşemseddîn, Sultan şehre girerken yanında yer aldı. Fetih ordusu İstanbul’a girdikten sonra, İslâmiyet’in harb ile ilgili hukukunun gözetilmesini genç pâdişâha tekrar hatırlattı ve buna göre hareket edilmesini bildirdi. Sultân’ın, Eshâb-ı kiramdan Eyyûb-i Ensârî’nin kabrinin bulunduğu yeri sorması üzerine, Akşemseddîn; “Şu karşı yakadaki tepenin eteğinde bir nûr görüyorum. Orada olmalıdır” cevâbını verdi. Ertesi gün orası kazıldı ve kabri ortaya çıktı (Bkz. İstanbul’un Fethi).

Akşemseddîn, İstanbul’un fethinden sonra Göyük’e yerleşti ve vefâtına kadar orada kaldı. Göynük’e yerleştikten sonra, bir taraftan âhiret hazırlığı yapıyor, diğer taraftan da küçük oğlu Hamîdullah’ın ilim ve terbiyesi ile meşgul oluyordu. “Bu küçük oğlum, yetim, zelîl kalır; yoksa, bu zahmeti çok dünyâdan göçerdim” derdi. Bir gün hanımı dedi ki: “Göçerdim dersin yine göçmezsin.” Bunun üzerine; “Göçeyim” deyip mescide girdi. Akrabasını ve evlâdını topladı, vasiyyetini yaptı, helâllaşıp veda eyledi. Yâsîn-i şerîfi okumaya başladı. Sünnet üzere yatıp, temiz ruhunu teslim etti (1460). Göynük’teki târihî Süleymân Paşa Câmii’nin bahçesine defnedildi. Daha sonra oğullarının kabri ile beraber bir türbe içine alındı.

Akşemseddîn’in yazdığ eserler şunlardır: 1- Risâlet-ün-nûriyye: Arabca olan eser, tasavvufa ve tasavvuf ehline dil uzatanlara cevap mahiyetindedir. Kardeşi Hacı Ali tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir. Bu eserde tasavvuf ehlinin, sûfîlerin hâllerini açık bir dil ile anlatıp, onları suçlayıcı sözlere ayrı ayrı cevap mâhiyetinde gayet güzel îzâhlarda bulunmuştur. 2- Defü metâin, 3- Risâle-i Zikrullah, 4- Risâle-i Şerh-i Ahvâl-i Hacı Bayram-ı Velî, 5- Makâmât-ı evliyâ, 6- Maddet-ül-hayât, 7- Nasîhatnâme-i Akşemseddîn.

NAMAZIMI, AKŞEMSEDDÎN KILDIRSIN!.
Şeyh Mısırlıoğlu Abdürrahîm şöyle anlatır: “İstanbul fetholunmadan önce, hocam Akşemseddîn ile Edirne’ye gitmiştik. Sultan Murâd Han’ın kazaskeri Süleymân Çelebi hasta idi. Bizi saraya davet ettiler. Sultân’ın tabibleri, Süleymân Çelebi’nin etrafında, ona ilâç vermekle meşgul idiler. Hocam tabiblere; “Bunun hastalığı nedir?” diye sordu. Onlar; “Şu hastalıktır” diye cevap verdiler. Hocam; “Buna “Sersam” ilâcı yapmak lâzımdır” buyurdu. tabibler; “Bunun hastalığı o değildir. Sen yine de ilâcını ver” dediler. Ben tabiblerin öyle demelerine hayret ettim. Çünkü, ben hocamın, hastanın hâline tam vâkıf olmadığını zannetmiştim. Hocam, divitle kalem istedi. Onları getirince, reçete yazdı. İstediklerini getirdiler. Onlardan bir ilâç yaptı ve Süleymân Çelebi’ye verdi. Aradan kısa bir zaman geçmişti ki, Süleymân Çelebi’de sıhhat alâmetleri belirdi, iyi oldu.”

Akşemseddin’in hocası Hacı Bayram-ı Velî’nin vefâtı yaklaştığı sırada, talebelerine; “Benim namazımı Akşemseddîn kıldırsın ve cenazemi yıkasın. Benim bu vasiyetimi ona iletirsiniz” dedi. Hacı Bayram-ı Velî vefât ettiği zaman, Akşemseddîn orada değildi. Nerede olduğunu da kimse bilmiyordu. Talebeler ve Hacı Bayram-ı Velî’nin yakınları, merak ve hayret içinde kaldılar. Bâzı kimseler; “Hacı Bayram-ı Velî’nin bu sözü, ölüm hâlinde söylenen sözlerdendir. Buna pek itibâr edilmez” dediler. Kararsız bir hâlde idiler. O esnada; “Akşemseddîn geliyor” diye bir ses işittiler. Halk, Akşemseddîn’i karşılamaya çıktı. Durumu anlattılar. O da vasiyyet üzerine namazı kıldırdıktan sonra, Hacı Bayram-ı Velî’nin cenazesini defnetti. İşler bittikten sonra da Hacı Bayram-ı Velî’nin borcunu sordu. Doksan bin akçe olduğu ortaya çıktı. Akşemseddîn hazretleri, bu borcun otuz bin akçesini kendi üzerine aldı. Kalan borcu da Hacı Bayram-ı Veli’nin diğer yakınları ve dostları üzerlerine aldılar. Akşemseddîn, üzerine aldığı otuz bin akçenin yirmi dokuz binini ödedi. Geriye bin akçe kaldı. Alacaklı, Akşemseddîn’e gelerek borcunu vermesini istedi. Akşemseddîn ona; “Birkaç gün müsâde et” dediyse de, bir faydası olmadı. O kimse sert bir lisanla alacağını istedi. Akşemseddîn, o kimseyi içeri davet etti. Evin önünde bir bahçe vardı. O kimseye; “Bahçeye gir, alacağın bin akçeyi al. Fazlasını alma” dedi.

O kimse, bundan sonraki durumunu şöyle anlatıyor: “Bahçeye girdim. Bahçenin içinde yassı yapraklı bir ot vardı. Her yaprağın Üzerinde bir akçe vardı. O otta o kadar çok yaprak vardı ki, sayısını ancak Allahü teâlâ bilir. Onun yapraklarından bin akçe topladım. Fakat yaprakların üzerinden hiç bir akçenin eksilmemiş olduğunu gördüm. O bahçenin içi akçe ile doluydu. Bu hâli görünce, hayret içinde kaldım. Dışarı çıkıp, o bin akçeyi Akşemseddîn’in önüne koydum. “Bu akçeleri size bağışladım” dedim, yalvardım ve özür diledim. Fakat Şeyh, o bin akçeyi kabûl etmedi.”

osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisahlari,osmanli vezirleri,osmanli devleti derin tarihi hakkinda hersey - sultan abdulaziz in oldurulmesi videosu

osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisahlari,osmanli vezirleri,osmanli devleti derin tarihi hakkinda hersey - sultan abdulaziz in oldurulmesi videosu

17 Aralık 2010 Cuma

osmanlı devleti derin tarihi: topkapi sarayi alay kosku

osmanlı devleti derin tarihi: topkapi sarayi alay kosku: "Bugün Gülhane parkı olarak bildiğimiz hasbahçenin Divanyolu Caddesi’ne bakan köşesinde yer alan bu zarif yapı, Alay Köşkü’dür. Sur üzerine..."

topkapi sarayi alay kosku

Bugün Gülhane parkı olarak bildiğimiz hasbahçenin Divanyolu Caddesi’ne bakan köşesinde yer alan bu zarif yapı, Alay Köşkü’dür. Sur üzerine inşa edilen yapı, padişahın çeşitli alay törenlerini izlediği ve isyanlar sırasında asilerin şikâyetini dinlemek için durduğu yerdi.


Alay Köşkü, sarayın şehirle doğrudan temas kurduğu tek parçasıydı. Padişahlar; seferler, zaferler ve saray düğünleri münasebetiyle yapılan göz alıcı ordu ve esnaf alaylarını bu kasrın penceresinden seyrederlerdi. İstanbul halkı da bu merasimlere büyük ilgi gösterirdi. Askerin ve halkın, geçiş esnasında padişahı selamlamaları nedeniyle buraya Selam Köşkü de denilirdi.


Günümüzde, il kültür müdürlüğünün kullanımında olan yapı, Sultan 3. Murat döneminde inşa edilen köşkün yerine, 19. yüzyılda yaptırılmış.


Divan Yolu’nda Alay Köşkü’nün karşısında yer alan kapıysa bir zamanların ünlü Bab-ı Âli’si… Yani, 19. asırda Osmanlı Devleti’yle özdeşleşen yer.

16 Aralık 2010 Perşembe

osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisahlari,osmanli vezirleri,osmanli devleti derin tarihi hakkinda hersey - sultan ahmed camii gezimiz

osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisahlari,osmanli vezirleri,osmanli devleti derin tarihi hakkinda hersey - sultan ahmed camii gezimiz

osmanlı devleti derin tarihi: osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisa...

osmanlı devleti derin tarihi: osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisa...: "osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisahlari,osmanli vezirleri,osmanli devleti derin tarihi hakkinda hersey - akabe meselesi"

osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisahlari,osmanli vezirleri,osmanli devleti derin tarihi hakkinda hersey - akabe meselesi

osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisahlari,osmanli vezirleri,osmanli devleti derin tarihi hakkinda hersey - akabe meselesi

osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisahlari,osmanli vezirleri,osmanli devleti derin tarihi hakkinda hersey - top kapi cumle saltanat kapisi

osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisahlari,osmanli vezirleri,osmanli devleti derin tarihi hakkinda hersey - top kapi cumle saltanat kapisi

11 Aralık 2010 Cumartesi

intersystemltd izmir bahçe mobilyaları bahçe salıncakları bahçe mobilyası üretim ve tasarım fabrikası 2011 en yeni bahçe mobilya modelleri - bahce mobilyalari intersystemltd salincak izmir bahce mobilyasi 100 uzeri endisturiyel tasarim ile bahce mobilya fabrikasiyiz 2011 en yeni bahce mobilya modelleri

intersystemltd izmir bahçe mobilyaları bahçe salıncakları bahçe mobilyası üretim ve tasarım fabrikası 2011 en yeni bahçe mobilya modelleri - bahce mobilyalari intersystemltd salincak izmir bahce mobilyasi 100 uzeri endisturiyel tasarim ile bahce mobilya fabrikasiyiz 2011 en yeni bahce mobilya modelleri

osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisahlari,osmanli vezirleri,osmanli devleti derin tarihi hakkinda hersey - top kapi cumle saltanat kapisi

osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisahlari,osmanli vezirleri,osmanli devleti derin tarihi hakkinda hersey - top kapi cumle saltanat kapisi

osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisahlari,osmanli vezirleri,osmanli devleti derin tarihi hakkinda hersey - Ana Sayfa

osmanli-devleti1299,OSMANLI DEVLETİ,osmanli padisahlari,osmanli vezirleri,osmanli devleti derin tarihi hakkinda hersey - Ana Sayfa

10 Aralık 2010 Cuma

osmanlı devleti derin tarihi: topkapı sarayı valide sultan dairesi

osmanlı devleti derin tarihi: topkapı sarayı valide sultan dairesi: "Harem’in en etkili ve yetkili kişisi, padişahın annesi valide sultandır. Osmanlı Hanedanı’nın sembolü olarak, büyük bir otorite ve ihtişa..."

topkapı sarayı valide sultan dairesi

Harem’in en etkili ve yetkili kişisi, padişahın annesi valide sultandır. Osmanlı Hanedanı’nın sembolü olarak, büyük bir otorite ve ihtişama sahiptir.



Bu sebeple Harem’in en itinalı bölümü ona ait… Hünkâr Sofası’ndan sonra Harem’in en büyük bölümü olan Valide Sultan Dairesi, taşlıktan Harem Bahçesi’ne kadar uzanan bir odalar topluluğundan oluşuyor… Çünkü burada, günlük hayatta her türlü ihtiyaç karşılanıyor, gelen misafirler ağırlanıyor, ibadetler eda ediliyordu…
Valide Sultan Dairesi genel olarak yüksek kubbeli bir sofa, sofadan daha.......devamı için tıklayınız

osmanlı devleti derin tarihi: viyanayı kurtaran kibir

osmanlı devleti derin tarihi: viyanayı kurtaran kibir: "16. ve 17. Yüzyıllarda Avrupa’nın kaderi iki hanedanın elindeydi; Habsburglar ve Osmanlılar. Habsburgların başkenti Viyana aynı zamanda A..."

viyanayı kurtaran kibir

16. ve 17. Yüzyıllarda Avrupa’nın kaderi iki hanedanın elindeydi; Habsburglar ve Osmanlılar. Habsburgların başkenti Viyana aynı zamanda Avrupa’da Osmanlı askerinin görülebildiği son nokta idi. Viyana’nın Osmanlılar tarafından fethedilmesi sadece en önemli rakip hanedanının tasfiyesini getirmekle kalmayacak Orta Avrupa’dan Batı Avrupa’ya doğru Türklere yeni bir yayılma alanı da açılacaktı. Ve böyle bir durumda hiç kuşkusuz Avrupa’nın tarihi çok farklı şekillenecekti.

osmanli viyanada
Viyana’nın fethine ilk kalkışan Kanuni Sultan Süleyman oldu. 1529′da 75 bin kişilik o zamana göre büyük bir orduyla Viyana önlerine gelerek kenti kuşatmıştı. Ama Mayıs’ta İstanbul’dan yola çıkan ordu görülmemiş ....devamı için tıklayınız

8 Aralık 2010 Çarşamba

osmanlı devleti derin tarihi: osmanli cariyeler tasligi

osmanlı devleti derin tarihi: osmanli cariyeler tasligi: "Nöbet Yeri'nden Cariye ve Kadınefendiler Taşlığı’na uzanan Cariye Koridoru. Solda saray mutfağından gelen yemek tablalarının bırakıldığı..."

osmanli cariyeler tasligi

Nöbet Yeri'nden Cariye ve Kadınefendiler Taşlığı’na uzanan Cariye Koridoru.
cariyeler koridoru

Solda saray mutfağından gelen yemek tablalarının bırakıldığı tezgâhlar görülüyor.


cariyeler tasligi
Harem ağaları, yemekleri bu tezgâhlara bırakıp davul çalarak haber verirler ve koridoru terkeder.....devamı için tıklayınız

5 Aralık 2010 Pazar

osmanlı devleti derin tarihi: adile sultan sarayı

osmanlı devleti derin tarihi: adile sultan sarayı: "Sultan Abdülmecid, 1856 yılında satın aldıgı konagı, çok sevdigi kız kardesi Adile Sultan’a yazlık ikametgah olarak vermek istemistir. Ancak..."

adile sultan sarayı

 AYRINTILARI İÇİN TIKLAYINIZ

Sultan Abdülmecid, 1856 yılında satın aldıgı konagı, çok sevdigi kız kardesi Adile Sultan’a
yazlık ikametgah olarak vermek istemistir. Ancak bu istegini, Sultan Abdülmecid’ten sonra tahta çıkan
kardesi Sultan Abdülaziz yerine getirmistir.

adile sultan sarayi
1861’de Sultan Abdülaziz , essiz manzarasına karsılık,
harap durumda bulunan konagı yıktırarak, yerine simdiki sarayı yaptırmıstır. Sarayın mimarının, kesin
olmamakla birlikte, tarihsel arastırmalarda "Hassa mimarı Sarkis Balyan ya da aynı aileden Kirkor
Balyan" oldugu belirtilmektedir.

adile sultan sarayi cephe

Osmanlı Hanedanı içinde divan
sahibi tek kadın sair olarak tanınan Adile
Sultan’ın, Kandilli’nin imarına katkıda
bulundugu, yoksullara yardım ettigi, egitim
konularına ilgi duydugu bilinmektedir.

adile sultan sarayi tarihi
Çok
sevdigi esini ve dört kızını genç yaslarda
kaybettikten sonra, bu güzel sarayda
oturmak istememis ve 1868 yılında sarayı
terketmistir.

adile sultan eski resim
Adile Sultan 1901 yılında da
sarayı Milli egitime bagıslayarak vefat
etmistir.


adile sultan sarayi 4 acidan bakis

ikinci Mesrutiyet’in kisi özgürlügü ve kadın haklarını da kapsayan reformist hareketleri
arasında, ilk Meclis-i Mebusan Baskanı Ahmed Rıza Bey ile ilk kadın gazetecimiz olan kız
kardesi Selma Rıza Hanım’ın çabalarıyla Adile Sultan Sarayı bir egitim yuvasına dönüstürülmüstür.
Ali rıza Bey ve Selma Rıza Hanım kadınların iyi egitilmesiyle ilgili konularda gönüllü, atesli, kararlı ve
güçlü bir savas vermislerdir. Ahmed Rıza Bey, yüksek ögrenimi için gittigi Fransa’da siyasal ve
kültürel hareketleri izlemis, Jön Türklerin etkinliklerinde yer almıs; yurda döndükten sonra da II.
Abdülhamit’e mektuplar yazarak; Dogu kültürünün Batı kültürüyle yogrulmasını, egitim sisteminde
köklü degisimler yapılmasını öneren, çetin kisiligiyle tanınmıs bir aydındır. Selma Rıza Hanım ise
Sorbonne Üniversitesi’nde yetismis, özellikle kız ögrencilerin çok iyi kosullarda okutulmasını amaç
edinerek bu konuda sürekli makaleler yazan bir Türk kadınıydı. iki kardes, Galatasaray Lisesi gibi
yabancı dille ögretim yapan yatılı bir kız lisesi açılması için uygun bir bina bulmak istemislerdi.


Ahmed
Rıza Bey, Bogaziçi’nin en güzel tepesinde 40 yıldır harap duran Adile Sultan Sarayı’nı
düsünmekteydi. O dönem padisahı II. Abdülhamit Han egitim alanında kullanılması kosuluyla
sarayın bagısına izin vermistir.


adile sultan sarayi salon
Ali Rıza Bey, sarayın onarımı ve yatılı okula dönüstürülmesi için dar bütçeli Maarif Nezareti’ne
yük olmaktan kaçınmak üzere bir komisyon kurulmasını saglamıstır. Yine saray restorasyonu için
yardım derneklerinden ve varlıklı kisilerden toplanan bagıslar toplanmıs, piyangolar düzenlenmistir.
Ancak Balkan Savası, Birinci Dünya Harbi, stanbul’da art arda çıkan büyük yangınlar gibi, her atılıma
sekte vuran, aman vermez engellerle karsılasmıslardır. Nihayet rüya, 1916 yılında gerçeklesmis ve
Türkiye’nin ilk yatılı kız lisesi "Adile Sultan nas Mekteb-i Sultanisi" adıyla, yuva-ilk-orta-lise
bölümleriyle bir Alman müdürün yönetiminde egitime açılmıstır.





Zamanla okulun ögrenci sayısı artıp saray binası ihtiyaca cevap veremediginden, 1968 yılında
lisenin korusu içinde yeni bir bina yapılarak ögretim birimleri buraya tasınmıstır. Sarayda ise
yemekhane, yatakhane, çamasırhane, etüd odaları vb. kalmıstır.


adile sultan sarayi eski goruntusu

1986 yılında, Saray bir elektrik
kontagının neden oldugu yangın sonucu
bir gecede harabeye dönüsmüstür.
1986 yılındaki yangın sonunda dört
duvar halinde kalan tarihi yapı, KANKEV’in
uzun ve zorlu çabalarıyla yeniden hayata
geçirilmistir. Sakıp Sabancı’nın deyisiyle
"örnek bir kültür ve sanat merkezi"
olarak yeniden toplumun hizmetine
girmistir.

5625 metrekare kullanım alanı olan ve aslına uygun biçimde restore edilen merkezde, 500
kisilik toplantı/ziyafet salonu, 200 kisilik toplantı salonu, kokteyl ve sergiler için 1300 metrekarelik
salon, 20 adet seminer odası, müze, 150 kisilik restoran, 60 kisilik kafeterya bulunmaktadır